Özel ‘terör’ ithamına işaret etti: Bu fotoğraf o işleri bitirdi
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, erken seçim ve normalleşme gündemine ilişkin konuştu. Özel ''normalleşme'' sürecinin devam edeceğini belirterek "Normalleşme, bizim birinci parti olmanın sorumluluğuyla ortaya koyduğumuz özgüvenli ve inandığımız bir süreç. Normalleşmenin özeti şudur. Anayasaya tam uyum, kanunlara tam uyum, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını tam uyum. Bunları talep etmek benim görevim. Bunu yapmıyorlarsa, kendileri normalleşmiyorsa bırakın onlar anormal kalsın. Vatandaş da normalle anormal arasında günü gelince tercihini yapar" dedi.
CHP lideri, erken seçim tartışmalarına ilişkin de "Şartlar böyle giderse biz vatandaşların taleplerini dile getiriyorken ittifak ortağı ona yüz çeviriyor diye hiçbir talebi duymayıp memleketi bu hale getirirse biz önümüzdeki yıl bugünlerde erken seçim talebini dillendiririz ve tam 2.5. yılında kendisine kaçamayacağı bir teklif sunarız. Kaçarsa millet görür neden kaçtığını" ifadelerini kullandı.
Özel, Halk TV'ye yaptığı açıklamada şu değerlendirmelerde bulundu:
- 31 Mart seçimlerinde biz Sayın Erdoğan’la yer değiştirdik. Sayın Erdoğan ikinci partinin genel başkanı oldu. Ben birinci partinin genel başkanı oldum. Bu sefer bize düşerdi. 31 Mart’tan hemen bir hafta sonraki Ramazan Bayramı’nda bu sefer ben aradım kendisini. O da gayet sıcak bir şekilde karşıladı. Zaten önceden bir iletişimi olmuştu onun. Gayet iyi bir görüşme oldu. Sonrasında da biz ziyarete gittik. Ardından bu iadeyi ziyaret gerçekleşti. Bu görüntünün kime zararı var, ben anlayamadım.
- Bütün anketler gösteriyor ki hem CHP tabanının önemli bir kısmı, yüzde 75-80’ini bu fotoğraftan hiç rahatsız değil. Türkiye’de de oran oldukça yüksek. Esas mesele şu. Biz bu fotoğrafla birlikte başka bir şey yaptık. Bu fotoğraf, Türkiye’nin birinci partisiyle ikinci partisi liderlerin el sıkışabildiğini Türkiye’ye gösterirken toplumsal barışa bir katkı sağlıyor. Diyor ki, kutuplaşmayı bırakın bir kenara, el sıkışın, düşman değiliz, biz el sıkışabiliriz diyoruz. Birincisi bu. İkincisi, Türkiye’deki ayrılıklar Türkiye’yi dışarıda zayıflatıyorsa eğer ona karşı da diyoruz ki, biz aramızda her şeyi yaparız ama Türkiye olarak bir ve bütünüz.
"BURASI TERÖR YUVASI OLABİLİR Mİ?"
- Şu fotoğraftaki iki kişinin ortak özelliği ne? İkisi de 2 Temmuz günü milli takımı destekleyecek. Gol atarsa ikimiz de ayağa kalkacağız. Bütün Türkiye böyle. Bu gerçekliği kaçırmamak lazım. Biz rakibiz ama düşman değiliz. Ben Tayyip Erdoğan’ın 22 yıldır bu ülkede yaptığı bir sürü yanlışı biliyorum. Bir sürüsüne itirazım var ve hani siyasetin sınırlarını aşan hataları, yanlışları, ülkeye kötülükleri var, ayrı ama kendisine oy veren seçmenlere saygım var. Ben onu yok sayamam. O da beni yok sayamaz, saymamalı. Bu fotoğrafın böyle bir işlevi var. Kutuplaşmadan kim fayda, kim zarar görüyor; buna baktığımızda Cumhuriyet Halk Partisi seçmenleri şunu bilmeli.
- Bir tarafta devletin televizyonu, bir tarafta merkez medya, bir tarafta iktidara çok yakın medya bu partiyi sürekli şeytanlaştırırken, bu partiyi sürekli 'yok terörle, yok onunla yok bunla ilişkilendirirken' bu fotoğraftan sonra olur mu artık? Şimdi Sayın Erdoğan, üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi yazıyor. Gelmiş, el sıkışmış. Çayımızı, kahvemizi içmiş. E burası terör yuvası olabilir mi? Ama çok uzun zamanlar Anadolu’daki özellikle de belli televizyonların çok baskın olarak izlendiği coğrafyalarda hep Cumhuriyet Halk Partisi’nin teröristlerle iş birliği yapan, vatan hainlerinin partisi olduğunu vurguladılar. Bu fotoğraf artık o işleri bitirmiştir. Masa yoksa savaş vardır. Karşılıklı el bombası atalım birbirimize. Böyle bir şey yok. Hem konuşabilirseniz hem de mücadele edebilirsiniz. Hem müzakere hem mücadele mümkün. Birinci kısmı, işin önemli bir kısmı bu.
"SORUNLARI ERDOĞAN'A SÖYLEMİYORLAR"
- Sorunlar var ama Sayın Erdoğan’ın birçoğundan haberi yok. Ona söylemiyorlar. Bilse çözer. Ben gidip anlatıyorum sorunları ve artık biliyor. Ben Anadolu’da çok karşılaştım bununla. Anlatıyorum, anlatıyorum, anlatıyorum. Haklı mıyım diyorum, haksızım. E niye, Erdoğan bilmiyordur bunu. Bilse halleder. Ben gidip sorun bu, çaresi bu diye söylüyorum. Yani Erdoğan’ın haberi yoktur, Erdoğan bilmiyordur algısına da bunun bir katkısı var. Son bir kez de meseleyi ben kendisine anlatıyorum. Bu işi böyle çözebilirsiniz diyorum. E çözülmedi. Çözülmediğinde ben muhalefet olarak ne kaybettim? Genel merkezde tek başıma oturmadım. Sayın Erdoğan’la 1,5 saat memleket meselelerini konuştum. Çözülmedi. Çıktım, Rize’ye gittim, çay mitingi yaptım. Trakya’da buğday mitingi yaptım. Emekli mitingi yaptım. Ben muhalefetten bir şey kaybetmedikten sonra buradaki görüşmenin kimseye bir zararı yok.
"AK PARTİ 'EVET' DEMEZSE SEÇİM YAPILAMIYOR"
- Seçimlerden sonra çıktığım ilk yayında çok net demiştim ben. 31 Mart seçimlerinde seçmene bir şey söyledim. Dedim ki, bu bir genel seçim değil, bu bir yerel seçim. Burada yerel yönetici seçeceksiniz. Bir de verdiğiniz oy iktidar açısından bir sarı kart olacak. Bu bir kırmızı kart değil. O yüzden AK Partililer, MHP’liler korkmadan, çekinmeden bize oy verin. İktidarı değiştirmek için değil, iktidarı uyarmak için oy verin. İktidarın değişeceği seçim, bu seçim değil demiştim. Onlar da bize oy verdiler. İşte tablo böyle oldu Türkiye’de.
- Bu tablo olduğunun ertesi günü gördünüz mü bak, ben birinci parti oldum, hadi erken seçim desem üç şey çıkacak ortaya. ‘Hani sen söz vermiştin? Hani bu yerel seçimdi? Bak, gördün mü? Biz oyu verdik. Bizim oyumuzla bize kafa tutuyor’ diyecek AK Partili seçmen. Birincisi bu. İkincisi, bir fırsatçılık. ‘Dur bakalım daha. Ülkenin ekonomik sorunları var. Seçimden yorulduk. Daha dün seçim vardı. Bugün yine seçim diyorsun’. Erken seçimle ilgili bir de böyle bir mevzu var. Üçüncüsü de ya neyle istiyorsun? Erken seçim için 360 oy gerekiyor parlamentoda. Bizde var 130. Bütün muhalefeti, MHP’yle toplasan 340. 360’a varamadıktan sonra yetmiyor. Hele hele AK Parti, MHP bir arada olduğunda mümkünü yok. AK Parti’nin 'evet' demediği bir erken seçim yapılamıyor. O yüzden teknik olarak mümkün değil.
"MİLLET İSTERSE KAÇINILMAZ OLUR"
Erken seçimi millet isterse kaçınılmaz olur. O günden beri bakıyoruz. Ülkeyi Adalet ve Kalkınma Partisi yönetiyor MHP’nin desteğiyle. 10 bin lira en düşük emekli maaşına itiraz ediyoruz. Bırakın 10 bin lirayı asgari ücrete çıkarmayı, 17 bin lira yapmayı; en düşük emekli maaşını ellemeyeceğiz diyorlar. Yani temmuzdan sonra da dünya kadar emekli 10 bin lira almaya devam edecek. Asgari ücret 17 bin lira açlık sınırının altında kaldı. Zam vermeyeceğiz, diyorlar. Geçen sene dört kez vereceğiz, diyorlardı. İkiyi bile kabul etmediler. Ocakta verdiğimiz zam yetsin, diyorlar ama enflasyon ilk 6 ayda işte yüzde 128’i zorlayacak açıklanan enflasyonla. Bir vurdumduymazlık var. İşin kötüsü, vatandaşa ‘haklısınız’ demek yerine ‘Türkiye’de her şey normal, muhalefet anormal’ dediler. Seçimin ertesi günü erken seçim talebi yüzde 20’ydi, şimdi 50’lere geldi.
- Bu iş biraz daha yukarıya giderse erken seçim kaçınılmaz olur. Tarih olarak dediğimde de şunu söylüyorum. Hani 5 yıl var ya iki seçim arasında. Şimdi bunun tam ortası çok kritik bir yer. 2,5 yıl. Sayın Erdoğan eğer Meclis seçimleri yenileme kararı almazsa bir daha aday olamıyor. 2,5’inci yılda şöyle bir noktaya geleceğiz. 2,5 yıl yaptı, daha 2,5 yıl var. Biz yenileyelim deriz. Gelip aday olursa 2,5 yıl o koyar. 2,5 yıl biz koyarız ortaya. Tam ortasına öyle bir manası var. Kendine güveniyorsa gelir bir kere daha yarışırız. Yok güvenmiyorsa, artık geriye giden her gün onu seçimden kaçtığı gündür. ‘Gel, aday ol. Seçimleri yenileyelim’ dediğimizde nasıl kaçacak? ‘Ben gelmem. Benim daha 2,5 yılım mı var’ diyecek? O zaman bir daha aday olamayacak. Seçimleri yenilemeye AKP ve MHP’nin de tek başına gücü yetmiyor. Bizim yetmiyor ama onların da tek başına yetmiyor. Hep birlikte karar alırsak olacak. Kaçmasınlar, yapalım deriz 2,5 yılda seçimi.''